ADLİ KONTROL NEDİR?
Herkesin kişi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır. Bu kapsamda birçok ulusal ve uluslararası normlarla bu husus güvence altına alınmıştır. Bu nedenle yasal koşulları oluşmuş olsa bile kişi özgürlüğü mümkün olan en az düzeyde kısıtlanmalı ve yine mümkün olan en az seviyede tutuklama kararı verilmelidir. Tutuklama gibi, temel hakları ağır bir müdahale niteliği taşıyan tedbir yerine, tutuklama ile ulaşılmak istenen amaca daha hafif bazı tedbirlere başvurarak ulaşmak mümkündür. İşte ceza yargılamasında tutuklama yerine başvurulan ve tutuklamanın işlevini sağlayan bu tedbirlere adli kontrol tedbirleri denir. Adli kontrol ile ulaşılmak istenen amaç kişiyi özgürlüğünden tamamen mahrum bırakmadan, onu denetim ve gözetim altına almak suretiyle ceza yargılamasının sağlıklı ve seri bir şekilde yapılabilmesini sağlamaktır. Böyle bir durumda ise kişilerin en büyük destekçileri Ceza Avukatı oluyor. Adli kontrol tutuklamanın infazını erteleyen değil, şartları gerçekleştiğinde tutuklama yerine uygulanan, tutuklamaya nazaran öncelikli olarak uygulanabilecek bir tedbir olan yani tutuklamanın ikinciliğini ortaya koyma ve ölçülülük ilkesi gereği düzenlenen bir tedbirdir. Adli kontrolün yegane amacı tutuklamadan beklenen amaçlardır. Tutuklamadan beklenen amaçlar dışında adli kontrole başvurmak mümkün değildir. Açıklandığı üzere bu tedbir aslen tutuklamanın amacını sağlamaya yönelik ve ondan daha hafif bir tedbirdir. Adli kontrol tedbirleri olarak karar verilebilecek yükümlülükler ise CMK 109/3’ de sıralanmış ve bazı özel kanunlarda da düzenlenmiştir. Bunlara göre;
- Yurt dışına çıkmamak (CMK 109/3)
- Hakim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak (CMK 109/3)
- Hakimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde mesleki uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak (CMK 109/3)
- Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek (CMK 109/3)
- Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi ve muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek (CMK 109/3)
- Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok ödeme süreleri, cumhuriyet savcısının isteği üzerine hakimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak (CMK 109/3)
- Silah bulundurmamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silahları makbuz karşılığında adli emanete teslim etmek (CMK 109/3)
- Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere ayni veya kişisel güvenceye bağlamak (CMK 109/3)
- Aile hükümlülüklerini yerine getireceğine ve adli kararlar gereğince ödemeye mahkum edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek (CMK 109/3)
- Konutunu ter etmemek (6352 sayılı Kanun m.98)
- Belirlenen yer ve bölgelere gitmemek (6352 sayılı kanun m.98)
- Belirlenen yer ve bölgelere gitmemek (6352 sayılı kanun m.98)
- Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak (ÇKK 20.madde)
- Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek (ÇKK 20.madde)
- Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak (ÇKK 20.madde)
Adli Kontrolün Uygulama Şartları Nelerdir?
Tutuklama ile ulaşılmak istenen amaca ulaşmak için, Soruşturma veya kovuşturma konusu olayda her ne kadar bir tutuklama nedeni mevcut olsa da ölçülülük ilkesi gereği öncelikle adli kontrol tedbirlerinden birine başvurmak gerekir. Bu kapsamda CMK m.109/2 düzenlenmiş ve bu maddeye göre; Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. Gerçekten de, üst sınırı iki yıldan daha az cezayı gerektiren bazı suçlarda da şüpheli veya sanık hakkında tutuklama nedeni mevcut olabilir. Örneğin şüpheli/sanığın kaçacağı veya delilleri karartacağı yönünde kuvvetli şüphe bulunabilir. Maddi gerçeği ortaya çıkarmak amacı uğruna iki yıldan daha az cezayı gerektiren bir suç için kişi özgürlüğünün sınırlandırılması yerine Adli kontrol tedbirlerinden birine başvurulması ölçülü olacaktır.
Adli Kontrol Kararı Vermeye Yetkili Merciler
Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hakiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir (CMK m.110/1). Kavuşturma evresinde ise her aşamasında görevli ve yetkili yargı mercileri olan mahkeme tarafından adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar verilebilir. (CMK m.110/1-3) Hakim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir. (CMK m.110/2)
Adli Kontrol Kararının Kaldırılması
Tutuklama için azami süreler ön görüldüğü halde adli kontrol tedbirlerinin uygulanması bakımından herhangi bir üst sınır kabul edilmemiştir. Öte yandan CMK’ da adli kontrol kararlarının yapılan itirazlar, dışında zorunlu ve rutin incelemeden getirilmesi yönünde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Tutuklama kararı, CMK’nın 108.maddesi gereğince, en geç otuz günlük aralar, devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda incelemeye tabi tutulmaktadır. Soruşturma ve kavuşturma evresinin her aşamasında şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının da görüşü alınarak hakim veya mahkeme tarafından asli kontrolün kaldırılmasına beş gün içerisinde karar verilebilir.(CMK 111/1. Madde)
Adli Kontrol Tedbirlerine Uymamanın Sonuçları Nelerdir?
Hükmedilen adli kontrol tedbirlerinin yerine getirip getirilmediğinin tespitini Denetimli Serbestlik Ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü yapmaktadır. Bu hususta adli kontrol yerine getirilmediği takdirde ilgili merci tarafından Denetimli Serbestlik Bürosuna bildirimde bulunulur ve dosya kapatılıp Denetimli Serbestlik Bürosuna gönderilir. Bu hususta ilgili Mahkeme/Savcılık ile yapılacak yazışmalar ardından şüpheli/sanığın adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmediği tespit edildiğinde başka bir deyişle yükümlülük altında bulunan şüpheli/sanık bu hususta mazeret bildirmediği veya bildirdiği mazeretini somut delil ile ispat edemediği sürece CMK 122. maddeye göre ise hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii tarafından şüpheli/sanığın hemen tutuklamasına karar verilebilecektir. Yani, Adli kontrol tedbirlerine kasten, yani bilerek ve isteyerek uymayan şüpheli/sanık hakkında ise uçun gerektirdiği hapis cezasının üst sınırı ne olursa olsun tutuklama kararı verilebilecektir. Hatta CMK m.100/4’te düzenlenen tutuklama yasağı söz konusu olsa dahi tutuklama kararı vermek mümkün olabilecektir. Belirtmek gerekir ki; yükümlülüklerin ihlali doğrudan tutuklama nedeni olarak algılanmamalı, bu şüpheli veya sanığın savunması alınmalı, tutuklamanın koşullarının hala devam edip etmediği değerlendirilmelidir. Bu nedenle adli kontrolden tutuklamaya çevrilecek karar mutlaka CMK m.100 vd’daki usullere uygun olmalıdır.
Adli Kontrol Sürelerinin Cezadan Mahsupu Mümkün Müdür?
Tutuklulukta geçirilen süreler hapis cezasından mahsup edilirken adli kontrol altında geçirilen süreler hapis cezasından mahsup edilemez. Çünkü adli kontrol tedbirleri, kişisel özgürlüğü sınırlandırma nedeni olarak kabul edilmemektedir. Bunun bir istisnası vardır ki bu da CMK m.109/6 düzenlenmiştir. Buna göre; uyuşturucu uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla hastaneye yatma yükümlülüğünün uygulanması halinde söz konusu bu adli kontrol süresi, hapis cezasından mahsubu mümkündür. Öte yandan 6352 sayılı kanun ile kabul edilen adli kontrol tedbirlerinden birisi olan konutunu terk etmemek tedbirinde kişinin kişisel özgürlüğü sınırlanmış olsa da bu tedbirde geçirilen süre cezadan mahsup edilememektedir. Bu nedenle yapılacak bir düzenleme bu sürenin de cezadan mahsubu yolu açılması gerekmektedir.
AVUKAT SERHAN SARI