MİRAS DAVALARI
Antalya Miras Davaları
Miras Hukuku, ölüm veya gaiplik halinde kişinin mirasının kimlere hangi şartlarda intikal edeceğinimiras paylaşımı yapılacağını düzenleyen hukuk dalıdır. Miras hakkı anayasal bir haktır. Temelini Anayasası 35. Maddesinden alan miras hakkı ile ilgili düzenlemeler, Türk Medeni Kanunu’nun üçüncü kitabında 495-682 maddeleri arasında yer almaktadır. Bu kapsamda Miras Hukukunun ilgilendiği konular, yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar, mirası kazanma, miras sözleşmesi, vasiyetname, ölüme bağlı tasarruflar, tereke, muris muvazaası, muris muvazaası nedeniyle tasarrufun iptali, mirasın reddi, mirasın reddinin iptali, saklı pay, saklı paya tecavüz eden tasarrufun tenkisi, miras sebebiyle istihkak, miras sözleşmesinin iptali, vasiyetnamenin iptali, miras payı oranda ecri misil, terekenin borca batık olması nedeniyle mirasın reddi, tenkis, denkleştirme, ortaklığın giderilmesi, terekenin tespiti, miras ortaklığı, miras ortaklığına atanacak temsilci, miras ortaklığının müşterek mülkiyete dönüştürülmesi, mirasçılıktan çıkarma, mirasçılıktan çıkarmanın iptali, mirasçı atama, yedek mirasçı atama, artmirasçı atama, alacaklılara karşı sorumluluk, mirası reddeden mirasçıların sorumluluğu vs. şeklinde sıralayabiliriz. Sezgin Avukatlık ve Danışmanlık Bürosu uzman miras avukatı olarak Miras Hukukundan kaynaklanan tüm uyuşmazlıklara, iş ve işlemlere bakmakta ve pratik çözümler üretmektedir.
Atanmış Mirasçı Ve Yasal Mirasçı Kimdir?
Miras Hukukunda iki türlü mirasçı bulunmaktadır. Bunlardan biri mirasbırakanın yasal mirasçısı, diğeri ise mirasbırakan tarafından atanmış olan mirasçıdır. Yasal mirasçı, Mirasbırakanın terekesine kan bağından dolayı varis olan ve terekeden pay almaya hak kazanan kişilerdir, atanmış mirasçı ise mirasbırakanın vasiyetname düzenleyerek kendisine mirasçı olarak atadığı kişilerdir.
Mirasbırakanın yasal mirasçıları 4 gruba ayrılmaktadır. Bunların ilki kan hısımlığıdır, kan hısımı olarak mirasbırakanın birinci, ikinci ve üçüncü zümresi yasal mirasçı sıfatına haizdir. İkinci olarak ise sağ kalan eş yasal mirasçı olabilmektedir. Üçüncü grup mirasbırakanın evlatlıklarıdır. Miras paylaşımı da bu kişiler arasında yapılır.
Miras Hukukuna göre evlatlık ve altsoyu, evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Türk Medeni Kanunu
Son olarak kanun, Mirasbırakanın mirasçı bırakmaksızın ölmesi durumda devleti yasal mirasçı olarak belirlemiştir. (TMK 495-501)
Mirasçı Olabilmek İçin Kanunun Aradığı Şartlar Nelerdir?
Miras Hukukuna göre mirasçı olabilmek için bazı şartlar gerekmektedir. Bunlardan en önemlileri sağ ve tam doğmak, hayatta olmak, medeni haklardan yararlanmak ve mirastan yoksun kalmamaktır.
Miras Malları Nelerden Oluşmaktadır?
Miras Hukukunda miras mallarına tereke denilmektedir. ‘Tereke’, ölen kişinin malvarlığının, yani öldükten sonra geriye bıraktığı taşınır veya taşınmaz malları ile hak ve alacaklarının, borçlarının, yükümlülüklerinin bütünüdür. Bu bakımından tereke aktif ve pasif olarak ikiye ayrılmaktadır. Taşınır mallar, taşınmaz mallar, ayni haklar, ayni hak dışı şahsi hak niteliğindeki haklar, doğmuş haklar ve ileride doğacak haklar terekenin aktifini oluştururken, mirasbırakanın borçları, mirasbırakanın rehinleri, ipotekleri, mirasbırakanın yükümlülükleri ve taahhütleri terekenin pasifini oluşturmaktadır. Tarafınıza bırakılan mirası kabul veya ret etmeden önce öncelikle miras avukatından yardım almanız terekenin neleri içerdiğinin araştırılması, mirasın aile ekonominize olası zararının tespiti bakımından yol gösterici olacaktır.
Miras Davalarında Yetkili Mahkeme Hangi Mahkemedir?
Miras paylaşımı için miras malları nerde olursa olsun, mirasbırakanın yerleşim yerinde açılması gerekmektedir. Mirasbırakanın yerleşim yeri ise MK 19 vd hükümlerine göre belirlenmektedir.
Miras Hukuku İçin Görevli Mahkeme Hangi Mahkemedir?
Miras Hukukundan kaynaklanan davalar çeşitlilik arz etmekte olup davanın konusuna göre görevli mahkeme de değişmektedir. Kural olarak kanunda özel hüküm bulunmadığı ve sulh hukuk mahkemelerinin görevini açıklayan hukuk muhakemeleri kanununun ilgili maddesinde gösterilen davaların dışındaki her dava asliye hukuk mahkemesinde görülmektedir.
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davası, mirasın reddinin iptali davası, ölüme bağlı tasarrufların iptali davası, saklı paya tecavüz eden tasarrufun tenkisi davası, miras sebebiyle istihkak davası, miras sözleşmesinin iptali davası, vasiyetnamenin iptali davası, miras payı oranda ecri misil davası, terekenin borca batık olması nedeniyle mirasın reddi davası, Tenkis davası asliye hukuk mahkemelerinde açılması gerekirken, mirasta ortaklığın giderilmesi davası, terekenin tespiti davası, miras ortaklığına temsilci atanması davası, mirasın reddi davası sulh hukuk mahkemelerinde açılması gerekmektedir. Miras Hukukunda Miras Ortaklığının Müşterek Mülkiyete Dönüştürülmesi, Mirasçılıktan Çıkarmanın İptali, Mirası Reddeden Mirasçıların Sorumluluğu, Denkleştirme konularında ise görevli mahkemenin saptanması için öncelikle bazı unsurların tespiti yapılmaktadır. Mirasçılıktan kaynaklanan bazı davalarda ise doğrudan o davanın alanını tespiti gerekmektedir. Örneğin; Mirasçıların açacağı hizmet tespit davası iş mahkemelerinde görülürken, Mal ortaklığında eşin mirasın reddine izin talebine ilişkin davası ise aile mahkemesinde görülmektedir. Bu bakımından Miras Hukukundan kaynaklanan davaların hangi mahkemede açılması gerektiği konusunda uzman miras avukatına başvurmak en doğru yoldur.
Miras Davası Nasıl Açılır?
Miras davası açabilmek için öncelikle mirasçılar ile yetkili ve görevli mahkeme tespit edilmelidir. Yetkili mahkemeyi tespit için mirasbırakanın yerleşim yeri belirlenmeli, kanunda yerini bulan görevli mahkemeyi tespit için ise miras davasının konusunu saptamak lazımdır. Miras davalarında gerekli diğer bir husus da mirasçılık sıfatını belgeleyen mirasçılık belgesinin alınması gereğidir. Tüm bu hususları tamamlayan mirasçı miras davasının konusunu ve taleplerini net, anlaşılır bir şekilde içeren dava dilekçesi hazırlamalı, varsa diğer mirasçıları da taraf olarak göstermeli ve hazırladığı dilekçeyi ekleri ile beraber ilgili mahkemenin tevzi bürosuna harçlandırıp sunması gerekmektedir. Miras davalarında en önemli husus, Mirasbırakan kişinin ölümünden önce yapmış olduğu tasarruflardır. Mirasbırakan ölümünden önce karşılıksız olarak bir malı/hakkını devretmiş, vasiyetname düzenlemiş olabilir. Tüm bu durumlar terekenin mevcudunu eksiltmiş olacağından dolayı Miras davası açılmadan önce mirasbırakanın böyle bir tasarrufu ve vasiyetnamesi olup olmadığının araştırılması mirasçılık haklarınızı korumanızı sağlayacaktır. Araştırma sonucu mirasbırakanın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla tasarrufta bulunduğu saptandığında miras davası dilekçesi ekine mirasbırakanın mal kaçırmak amacıyla tasarrufta bulunduğunu kanıtlayacak belgelerin eklenmesi gerekmektedir. Vasiyetnamenin tespiti halinde ise Türk Medeni Kanunda öngörülen şartlar dahilinde vasiyetnamenin iptali davası açmak mümkündür. Miras Hukukundan kaynaklanan davalar kapsamlı olup hepsi birbirinden farklı delil ve usullerle yürütülmektedir. HMK ve MK gereğince davaların açılması, davalarda delillerin ve iddiaların sunumu bazı sürelere ve şekil şartlarına bağlanmıştır. Bu bakımdan tüm hususlara özen gösterilmeli ve doğru bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir Miras avukatları bu hususlarda gerekli araştırmaları yapılmasında, miras payını ve belgeleri tespit edilmesinde, davanın doğru ve güvenilir bir şekilde açılıp hızlı bir şekilde yürütülmesinde sizlere yardımcı olacaktır. Böylelikle miras haklarınıza kısa sürede ulaşmanız sağlanacaktır.
Mirasın Paylaşımı İçin Miras Davası Açmak Şart Mıdır?
Mirasçılar miras haklarına kavuşmak için miras davası açmak zorunda değildir. Medeni Kanununa göre, mirasın paylaştırılması tüm mirasçıların taraf olduğu miras taksim sözleşmesi ile de mümkündür. Miras taksim sözleşmesinde ise bütün mirasçıların bir araya gelmesi ve yapacakları anlaşma dahilinde terekeyi pay etmeleri şartı aranmaktadır. Tereke kapsamlı veya mirasçılar çok olduğunda veyahut terekeye atanmış mirasçı dahil edildiğinde miras malları üzerinde anlaşmak ve paylaştırmak daha zor bir süreç olacaktır. Bu nedenle mirasçıların miras haklarına halel gelmemesi için öncelikle uzman bir avukata başvurması yararlı olacaktır.
Miras Paylaşımından Kimler Yararlanır?
Miras Hukukuna göre miras payından hem yasal mirasçılar hem de atanmış mirasçılar payları oranında yararlanmaktadır. Yasal mirasçı, mirasbırakanın terekesine kan bağından dolayı varis olan ve terekeden pay almaya hak kazanan kişilerdir. Mirasbırakanın kan bağı ile kendisine mirasçı olan mirasçıları kanun çerçevesinde tespit edilmektedir. Türk Medeni Kanunu bu hususta zümre usulünü düzenlemiştir.
Zümre usulüne göre mirasçılar dört zümreye ayrılmaktadır. Yasal mirasçılar ilk üç zümreyi oluşturmakta ve dördüncü zümrede ise devlet hazinesi yer almaktadır. İlk zümre murisin alt soyudur. Altsoy murisin çocukları ve torunlarından oluşmaktadır. İkinci zümre murisin annesi, babası ve kardeşlerinden oluşmaktadır. Üçüncü zümre murisin büyük annesi, büyük babası ve bunların altsoyları, dayısı, teyzesi, halası, amcası ve bunların altsoylarından oluşmaktadır. Sağ kalan eş herhangi bir zümreye dâhil olmayıp miras payı beraber mirasçı olduğu zümreye göre değişkenlik göstermektedir.
Miras Hukukunda kural olarak öncelikle mirasbırakanın vasiyetname ile kendine mirasçı atayıp atamadığı tespit edilir ve eğer mirasbırakan bu yolla kendisine mirasçı atamadıysa tereke yasal mirasçılara miras payları oranında pay edilebilir. Eğer mirasbırakan kendisine vasiyetname ile mirasçı atadıysa tereke vasiyetnamenin kabulü ve kesinleşmesi ile vasiyetname doğrultusunda pay edilir.
Miras Hukukunda kural olarak yasal mirasçı öncelikle mirasbırakanın altsoyu (ilk zümre) ve varsa sağ kalan eştir. İlk zümrenin olmaması halinde mirasbırakanın yasal mirasçısı ikinci zümre ve varsa sağ kalan eş olacaktır. İkinci zümre de yoksa yasal mirasçıyı tespit için mirasbırakanın üçüncü zümresine bakılır. Eğer varsa sağ kalan eş bu durumda üçüncü zümre ile beraber mirasçı olacaktır. Üçüncü zümrenin olmaması durumunda mirasın tamamı sağ kalan eşe kalacaktır. Mirasbırakanın üçüncü zümresi ve sağ kalan eşi de yoksa artık miras dördüncü zümreye yani devlet hazinesine kalacaktır.
Miras Payı Nasıl Hesaplanır?
Miras Hukukuna göre miras payı ve yasal mirasçılar mirasbırakanın sağ kalan eşinin olup olmaması ve zümresine göre değişiklik göstermektedir.
Mirasbırakanın sağ kalan eşinin olmadığı durumlarda miras öncelikle ilk zümrede eşit olarak, ilk zümrenin bulunmadığı durumlarda ikinci zümrede eşit olarak, ikinci zümrenin bulunmadığı durumlarda üçüncü zümrede eşit olarak paylaştırılır. Mirasbırakanın üçüncü zümresinin de bulunmadığı durumlarda ise miras dördüncü zümrede yer alan devlet hazinesine kalacaktır.
Mirasbırakanın sağ kalan eşi var ise öncelikle ilk zümre olan mirasbırakanın alt soyuna bakılır. Mirasbırakanın altsoyu eşit olarak mirasçı olmaktadır. (Mirasbırakanın çocukları mirasbırakandan önce ölmüş ise ölen çocukların yerini, her derecede halefi yet yoluyla kendi altsoyları alır.) Bu durumda sağ kalan eş mirasın dörtte birini, mirasbırakanın alt soyu ise mirasın üçte birini kendi aralarında eşit olarak pay alır.
Mirasbırakanın alt soyu olmadığında ve mirasbırakanın sağ kalan eşi olduğunda mirasbırakanın yasal mirasçısı ana, babası ve sağ kalan eşidir. Ana ve baba eşit olarak mirasçıdır. (Mirasbırakanın ana ve babası mirasbırakandan önce öldüyse her birinin yerlerini, her derecede halefi yet yoluyla kendi altsoyları alır. Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalmaktadır.) Bu durumda sağ kalan eş mirasın yarısını, mirasbırakanın alt soyu ise mirasın diğer yarısını kendi aralarında eşit olarak pay alır.
Mirasbırakanın alt soyu, ana baba zümresi olmadığında ve sağ kalan eşi olduğunda mirasbırakanın yasal mirasçısı büyük ana ve büyük baba zümresidir. Büyük ana ve büyük baba eşit olarak mirasçıdır. Kural olarak sağ kalan eş mirasın dörtte üçü, mirasbırakanın alt soyu ise mirasın dörtte birini kendi aralarında eşit olarak pay alır. Mirasbırakanın büyük ana ve büyük babası mirasbırakandan önce öldüyse her birinin yerlerini, her derecede halefi yet yoluyla kendi altsoyları alır. Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babalardan biri altsoyu bulunmaksızın mirasbırakandan önce öldüğü takdirde, ona düşen pay aynı taraftaki mirasçılara kalır.
Ana veya baba tarafından olan büyük ana ve büyük babaların ikisi de altsoyları bulunmaksızın mirasbırakandan önce ölmüşlerse, bütün miras diğer taraftaki mirasçılara kalır. Sağ kalan eş varsa, büyük ana ve büyük babalardan birinin mirasbırakandan önce ölmüş olması halinde, payı kendi çocuğuna; çocuğu yoksa o taraftaki büyük ana ve büyük babaya; bir taraftaki büyük ana ve büyük babanın her ikisinin de ölmüş olmaları halinde onların payları diğer tarafa geçer. Türk Medeni Kanunu
Mirasbırakanın vefat ettiği ettiği tarihte, birinci, ikinci ve üçüncü zümrenin bulunmadığı durumda mirasın tamamı sağ kalan eşe kalır.
Unutulmaması gerekir ki; Miras Hukukunda, evlatlık ve altsoyu, evlat edinene kan hısımı gibi mirasçı olmaktadır. Ve böylelikle evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam etmektedir. Fakat evlat edinen ve hısımları, evlatlığa mirasçı olamamaktadırlar.
Miras Hukukunda Hangi Mirasçıların Saklı Payı Bulunmaktadır?
Yasa koyucu Miras Hukukunda, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufları ve muvazaalı işlemleri ile mirasçıların haklarının zedelenmemesi için özellikle bazı mirasçıların paylarının belli oranlarını yasa ile korumuştur. Buna göre mirasbırakan kişi saklı paylı mirasçıların saklı pay oranına dokunmamak kaydı ile mirası üzerinde tasarruf yapma hakkına sahiptir. 2007 yılına kadar mirasbırakanın kardeşi de saklı paylı mirasçı olarak ele alınırken, 2007 yılında yapılan değişiklik ile sadece mirasbırakanın annesi, babası, eşi, çocukları ve varsa evlatlıkları saklı paylı mirasçı olarak belirlenmiştir.
Saklı Pay Oranları Nasıl Hesaplanmaktadır?
Miras Hukukuna göre mirasbırakan kişi saklı paylı mirasçıların saklı pay oranına dokunmamak kaydı ile mirası üzerinde tasarruf yapma hakkına sahiptir.
Mirasbırakanın vefat etmeden önce yapmış olduğu ölüme bağlı tasarrufları ile saklı paylı mirasçıların saklı payları zarar görmesi durumunda yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar ve diğer ilgili kişiler arasındaki uyuşmazlık çıkmaktadır. Söz konusu uyuşmazlık ise Miras Hukukunun saklı paya ilişkin hükümleri çerçevesinde çözüme kavuşturulmaktadır. Buna göre mirasbırakanın çocuklarının saklı pay oranları, miras oranının yarısı kadar olmaktadır.
Mirasbırakanın ana ve babadan her biri için saklı payı, her birinin yasal miras payının dörtte biri kadar olmaktadır.
Mirasbırakanın sağ kalan eşinin saklı payı, Sağ kalan eşin, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü kadar olmaktadır.
Mirasbırakanın Ölüme Bağlı Tasarrufları Nelerdir?
Mirasbırakan, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir. Fakat bu tasarrufunu kanunun düzenlediği tasarruf özgürlüğü sınırları dahilinde gerçekleştirmelidir. Buna göre; Mirasbırakanın altsoyu,evlatlılığı, ana, babası ve eşi saklı paylı mirasçılardır. Yasa saklı mirasbırakanın saklı paylı mirasçıların saklı paylarında tasarrufa izin vermemektedir. Mirasbırakan mirasının saklı payları dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmektedir. Mirasbırakan, saklı paylı mirasçısı olmadığı takdirde mirasının tamamında tasarruf etmekte özgürdür. (TMK 505) Bu suretle mirasbırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalmaktadır. (TMK 514) Buna göre;
- Mirasbırakan ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir,
- Mirasbırakan, mirasının tamamı veya belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir,
- Mirasbırakan, bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir.
Mirasbırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası reddetmesi hâlinde onun yerine geçmek üzere bir veya birden çok kişiyi yedek mirasçı olarak atayabilir. Türk Medeni Kanunu
- Mirasbırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla önmirasçı atadığı kişiyi mirası artmirasçıya devretmekle yükümlü kılabilir.
Mirasbırakan, terekesinin tasarruf edilebilir kısmının tamamını veya bir bölümünü özgülemek suretiyle vakıf kurabilir. Türk Medeni Kanunu
- Mirasbırakan, miras sözleşmesiyle mirasını veya belirli malını sözleşme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kişiye bırakma yükümlülüğü altına girebilir.
- Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.
Miras Kanununda, tüm bu ölüme bağlı tasarruflar bazı şekil ve usuli şartlara bağlanmış olup geçerli olabilmesi ve iptale konu olmaması için uzman miras avukatından yardım almak gerekmektedir.
Vasiyetname Nasıl Düzenlenir?
Bir kişinin vasiyet yapabilmesi için o kişinin ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olması gerekir.
Vasiyet yapan kişinin vasiyet iradesi hür olmalıdır. Yani vasiyetname düzenlenirken mirasbırakanın yanılma, aldatılma, korkutulma veya baskı altında olma dolayısıyla iradesi sakat olmaması gerekmektedir. Bu nedenle Mirasbırakanın iradesinin sakat olduğu durumlarda yaptığı ölüme bağlı tasarruf geçersiz olmaktadır. (TMK 502- 504)
Miras Hukukunda vasiyetnemenin düzenlenmesi şekli olarak bazı şartlara bağlanmıştır. Bu suretle vasiyetname mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak düzenlenebileceği gibi resmî şekilde iki tanığın katılmasıyla sulh hâkimi veya noter tarafından da düzenlenebilmektedir.
Noter veya sulh hakimi tarafından düzenlenen vasiyetnamelerde mirasbırakanın sağlık raporunun olması ve tanıklarının beyanları önem arzetmektedir. Bu durum mirasbırakanın akıl sağlığını, son arzularını, tasarrufa ehil olduğunun tespiti için aranan en önemli şartlardır. (TMK 537)
Mirasbırakan el yazılı vasiyetname düzenlerken yapıldığı tarihi yıl, ay ve gün olarak gösterilmesi, yazının başından sonuna kadar kendi el yazısı olması ve vasiyetnamenin saklaması hususları önem arz etmektedir. El yazılı vasiyetnamenin, notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılması zorunlu olmayıp güvenli bir şekilde saklanması ve açıklanması için notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılmasında fayda bulunmaktadır. (TMK 539)
Mirasbırakan yasada sınırlı sayıda sayılan bazı durumlarda vasiyetini sözlü olarak da yapabilmektedir. Buna göre; mirasbırakanın sözlü vasiyet yapabilmesi için yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durum içinde bulunması ve bu nedenle resmî veya el yazılı vasiyetname yoluna başvurmasının mümkün olamaması gerekmektedir. Bu şartlarda mirasbırakan son arzularını iki tanığa anlatmalı, tanıklarına bu son arzusuna uygun vasiyetname yazmaları veya yazdırmalarını istemelidir. Mirasbırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan ise vakit geçirmeksizin mahkemeye başvurup yukarıdaki hususları beyan ederek mirasbırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtmeli, veyahut yine vakit geçirmeksizin gün ay yıl belirterek yazıp imzaladıkları mirasbırakanın son arzularını içeren belgeyi sulh hukuk veya asliye hukuk mahkemesi hakimine vermelidir.
Anlaşılacağı üzere vasiyetnamede aranan en önemli şartların ilki vasiyetnamenin mirasbırakanın son arzusunu içermesi ikinci şart ise mirasbırakanın bu hususta ehil olmasıdır. Bu şartlar tamamlanmadan düzenlenen vasiyetnameler daha sonra iptal davasına konu olacaktır. Bu nedenle uzman miras avukatına başvurmak vasiyetnamenin pürüzsüz düzenlenmesi için verilecek en sağlıklı karar olacaktır.
Ölüme Bağlı Tasarrufun İptali İçin Başvuru Süresi
Mirasbırakan, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle kanunun düzenlediği tasarruf özgürlüğü sınırları dahilinde tasarrufta bulunabilir. Fakat Miras Hukukuna göre Vasiyet yapan kişinin vasiyet iradesi hür olmalı, Yani yanılma, aldatılma, korkutulma veya baskı altında olma dolayısıyla iradesi sakat olmamalıdır. Mirasbırakanın iradesinin sakat olduğu durumlarda yaptığı ölüme bağlı tasarruflar geçersiz olmaktadır.
Ancak, bu suretle ölüme bağlı tararrufun iptali süreye bağlanmıştır. Buna göre; mirasbırakan yanıldığını veya aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu günden başlayarak bir yıl içinde tasarrufunun iptali için başvurması gerekmektedir. Mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufun iptali bazı şekli ve usuli şartlara bağlanmıştır. Bu nedenle miras avukatına başvurup yasal hak ve yolları öğrenmek faydalı olacaktır.
Miras Sözleşmesi Nasıl Düzenlenir?
Bir kişinin miras sözleşmesi yapabilmesi için o kişinin ayırt etme gücüne sahip ve ergin olması ve kısıtlı olmaması gerekir.
Miras sözleşmesi yapan kişinin iradesi hür olmalı, Yani yanılma, aldatılma, korkutulma veya baskı altında olma dolayısıyla iradesi sakat olmamalıdır. Bu nedenle Mirasbırakanın iradesinin sakat olduğu durumlarda yaptığı ölüme bağlı tasarruflar geçersiz olmaktadır. (TMK 502- 504)
Miras sözleşmesinin geçerli olması için ise resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir. Buna göre; Sözleşmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleşmeyi memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar(TMK 545). Miras sözleşmeleri bazı durumlarda geçersiz bazı durumlarda da iptal olmaktadır. Bu bakımdan miras sözleşmesinin miras avukatı ile düzenlenmesi miras hakkı kaybını engelleyecektir.